Küçük bir kurumsal organizasyon ile
büyük bir kurumsal organizasyon arasında temelde hangi farklılıkların olmasını
beklersiniz? Yönetim, istihdam politikası, iletişim kanalları, kayıt tutma
sistemi ve daha birçok farklılık unsuru... Bu farklılıkların tümü önemli
olmakla birlikte, burada, yönetim ve denetim olgularını doğrudan ilgilendiren ve
kurumların ölçekleri değiştikçe farklı yapılara bürünen önemli bir farklılık
üzerinde duracağız; kurumsal otokontrol.
Organizasyonlar açısından otokontrol,
çalışanların ve yöneticilerin, yürüttükleri faaliyetlerin ve aldıkları
kararların, organizasyonun hedefiyle ve kurallarıyla ne derece uyumlu olduğunu
kendilerinin değerlendirerek bir sonuca varmaları ve bu sonuç doğrultusunda
kendilerini yönlendirmeleri olarak tanımlanabilir.
Büyük ölçekli organizasyonlar açısından,
iç denetim en geniş manada sistematikleşmiş bir kurumsal otokontrol mekanizması
olarak nitelenebileceği gibi, bu iki kavram birbirini tamamlayan iki farklı
olgu olarak da görülebilir. Her iki açıdan da, etkin bir kurumsal otokontrol
mekanizmasının varlığı veya yokluğu, iç denetim sisteminin hem oluşum hem de
işleyiş özelliklerini belirleyecektir. Daha açık bir ifadeyle, kurumsal
otokontrol zayıflığı, sistematik bir iç denetim faaliyetine olan ihtiyacı arttıracaktır.
Çünkü kurumsal otokontrol, aynı zamanda iç denetimin etkinliğini arttıran ve
belki de iç denetimin temel yaklaşım tarzı olan bir olgudur. Bu nedenle
üzerinde duracağımız farklılığı “denetimde yöntem farklılığı” olarak da
adlandırabiliriz.
Organizasyonların ne zaman kurumsal otokontrol
isteği duyacağı veya bu isteğin ne zaman zayıflayacağı ve bu isteği karşılamak
üzere yürüttüğü faaliyetlerin ölçeğinin ne olacağı bu organizasyonların büyüklüğü/karmaşıklığı
ile ilişkilidir. Ancak tahmin edildiği şekilde doğru orantılı değil ters
orantılı olarak ilişkilidir. Organizasyonlar büyüdükçe, çalışanlar ve
yöneticiler otokontrol için daha az istekli olacak ve mevcut otokontrollerin
işletilmesindeki etkinlik düzeyi de zayıflayacaktır.
Otokontrollerin işletilmesindeki
etkinlik düzeyinin düşmesinin nedenlerini daha açık ortaya koyabilmek için, organizasyonlar
içinde otokontrolün hangi olgular aracılığıyla yerine getirilebileceğine
bakalım:
i. Kazanç ve performans dürtüsünün yön verdiği kurucular,
pay sahipleri ve üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilen,
ii. Başarı ve terfi dürtüsünün yön verdiği çalışanlar
tarafından gerçekleştirilen,
iii. Kurum kültürünün bir parçası olarak tüm çalışanlar ve
karar alıcılar tarafından gerçekleştirilen,
İlk olgu içerisinde kendini gösteren
otokontrol mekanizması, organizasyonun boyutu büyüdükçe kurumun kazancı ve
performansı ile kurucular, pay sahipleri ve yöneticilerin kazanç ve performansı
arasındaki paralellik zayıfladığı için kurumsal bir otokontrol olmaktan çıkacak
ve kişisel bir otokontrole dönüşebilecektir.
İkinci olgu içerisinde kendini gösteren
otokontrol mekanizması, başarıları izleyen ve terfilere karar veren
yöneticilerin, sayısı artan çalışanlar üzerindeki izleme hâkimiyetinin
zayıflaması neticesinde, başarı kıstaslarının kurum hedef ve kurallarıyla
kurulması gereken paralelliği zayıflayabilecek, bunun neticesinde de söz konusu
kontrol kurumsal bir otokontrol olmaktan çıkacak ve kişisel bir otokontrole
dönüşebilecektir.
Üçüncü olgu içerisinde kendini gösteren
otokontrol mekanizması ise, birinci ve ikinci olgular içerisinde ortaya çıkacak
bir zafiyetle doğrudan zarar görecek ve tüm çalışan ve karar vericilerin kendi
çıkarlarına yönelmesi ve kurumsal bir otokontrol uygulamak yerine kişisel bir
otokontrol uygulamalarına neden olacaktır.
Kurumsal otokontrolün bu şekilde yitip
gitmesi elbette ki istenmeyecektir. Çünkü kurumsal otokontrolün varlığı ve
etkinliği bir organizasyonun risk önleme maliyetlerinin minimize edilmesine,
organizasyonun ölçeği büyüdükçe daha yüksek oranda yardım edecektir. Bu aşamada, kurumsal otokontrol eksikliğinin
hissedilmeye başlandığı, ya da bu tür bir eksikliğin önemli riskler taşıdığı
durumlarda “iç denetim” bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaç
zamanla olması, gerektiği gibi sistematik bir yapıya dönüşmekte ve kurumsal
otokontrol eksikliğinin şiddeti nispetinde iç denetim sistemi organizasyon
içindeki yerini almaktadır. İç denetim sistemlerini kurmuş ve etkin bir şekilde
işleten organizasyonların önemli bir bölümünün büyük ölçekli olması da bu
önermeyi doğrulayan gerçekliklerdendir.
Kurumsal otokontrol ve iç denetim
arasındaki diğer bir ilişki de, iç denetimin kendi etkinliğini arttırmak
amacıyla, organizasyon içinde daha yaygın ve sürekli işleyen bir kurumsal
otokontrol mekanizması kurmak isteyecek olmasıdır. Kontrol öz değerlendirme
olarak da adlandırılan bu mekanizma, son dönemlerde iç denetim sistemlerinin
olmazsa olmaz bir parçası haline gelmektedir. Bir bakıma, kurumsal otokontrol
eksikliği neticesinde organizasyon içinde kendine yer bulan “iç denetim”,
organizasyon içinde yeniden bir kurumsal otokontrol bilinci oluşturup kendi
varlığına duyulan ihtiyacı azaltmaya çalışacaktır. Teorik olarak paradoksal
ifadeler içerse de fiili uygulamada herhangi bir paradoksal etkiye neden
olmamakta, birbirini tamamlayan yapılara dönüşmektedir. Şu söylenebilir ki, iç
denetim, bu tamamlayıcı yapının sürdürülmesinde istekli ve gayretli taraftır ve
daha önce belirttiğimiz nedenlerle olmak zorundadır. Bu dinamik, kuruma daha
üst düzeylerde katkı sağlamak suretiyle, iç denetim sisteminin büyük ölçekli
organizasyonlar içinde kendine daha sağlam yer bulmasını ve bu konumunun devamlılığını
sağlamaktadır.
Sonuç olarak, organizasyon ölçeği
büyüdükçe, kurumsal otokontrolün zayıflaması kaçınılmaz bir durumdur. Bu
boşluk, günümüz organizasyonlarında “iç denetim” sistematiği ile doldurulmaktadır.
İç denetim ise, kurumsal otokontrolün bizzat işleticisi olmakla beraber, son
zamanlardaki eğilim doğrultusunda, organizasyonun kendisi dışındaki
kısımlarının da etkin bir kurumsal otokontrol mekanizmasına sahip olmasını
hedefleyen bir strateji doğrultusunda faaliyetlerini şekillendirmektedir. Yine bu
durumun en memnun edici sonucu olarak, kurumlar, mükemmel işleyen bir
otokontrol mekanizması kurmuş olmanın güven ve rahatlığıyla, stratejik
hedeflerine doğru daha hızlı yol alabilmektedirler.
Serkan GÜL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder