10 Eylül 2016 Cumartesi

Denetim rolü yöneticilerden alınıyor mu?

Son yıllarda ciddi gelişmeler gösteren “iç denetim” uygulamaları, işletme yönetiminde yeni rollerin ortaya çıkmasına neden oldu. 1940’lı yıllardan sonra literatürdeki yerini almaya başlayan modern anlamdaki iç denetim faaliyetleri, günümüze kadar geçen süre içerisinde bir meslek olarak kabul edilme ve kendi standartlarını ortaya koyma adına önemli mesafeler aldı. Öyle ki, bir çok ülke tarafından Kabul edilen ve uygulanması istenen standartlara kavuşan iç denetim faaliyetleri, işletmeler için zorunlu bir fonksiyona dönüştü. Oysa, kontrol ve denetim faaliyetleri ticari hayatın ortaya çıktığı ilk dönemlerden bu yana işi yönetenlerce bizzat yerine getiriliyordu.
Kontrol ve Denetim, akademik olarak yönetimin fonksiyonları arasında gösterilmektedir. Bu durumda hala bir değişiklik olmamakla beraber, iç denetim standartları gereğince, yönetim ve denetim fonksiyonlarının birbirinden ayrıştırılması zorunlu olduğundan, iç denetim fonksiyonunu yerine getiren birim ya da kişilerin yönetim ile yetki ve çıkar çatışmasına girmeden, bağımsız bir şekilde organizasyon yapısında yer almaları gerekmektedir.
Yönetimin kendisi dahi ancak 20. Yüzyıl ortalarında, "patron" kimliğinden sıyrılıp bir bilim olarak literatürdeki yerini almaya başlamışken, yönetimin fonksiyonlarından herhangi birisine ayrı bir kişilik kazandırmak, sistematize etmek ve ardından "yönetici" kimliğinden ayırmak ne kadar mümkün ve etkin olabilirdi! Ancak, "yönetim" kavramını patron kavramından ayrı bir olguya dönüştüren dinamik her neyse, benzer bir ivme ile "denetim" kavramını da ayrı bir olguya dönüştürme gayretini sürdürmektedir. Denetim ve yönetim kavramlarının ortak paydalarını ve sınırlarını doğru anlamak, bu alandaki güncel bilgiyi yakalamak, yaşamak ve ondan yararlanmak için, bu olgulaştırma süreçleri asla suni süreçler olarak görülmemeli, bu süreci doğuran, işleten ve yönlendiren iç-dış dinamikler çok iyi irdelenmelidir.
Bilişim, iletişim, üretim teknolojilerinde çok önemli değişiklikler yaşandı. Pazarlama, karar alma, performans ölçümü metodolojileri yepyeni boyutlar kazandı. Tüm bunlar ve daha sayılabilecek onlarca etken sayesinde organizasyon yapıları ve ihtiyaçları da doğal olarak değişti. Bilgi ve verilerin boyutu tahmin edilemez seviyelere ulaştı, bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolaylaştı, karar alırken saniyeler önemli hale geldi. Öyle ki, riskin kaynağı ve ne zaman ortaya çıkacağı eskisi kadar net değil artık. Bu değişikliklerin getirdikleriyle birlikte, bir çok enstrüman ve müzisyenin dahil olduğu bir orkestrayı, büyük bir dikkatle koordine eden yöneticiler, kontrol ve denetime ayrı bir değer vermek zorunda kaldılar. Kendi sorumluluklarında olan kontrol fonksiyonunu yerine getirmek için fazladan kaynağa ihtiyaç olacağı da açıktı. Işte bu aşamada, denetim için ayrı bir sistemin varlığına ihtiyaç duyuldu. Denetime daha az zaman ayırarak, denetim sisteminden gelen sinyallere göre yönetim davranışlarını belirlemek daha efektif bir yönetim tarzi ortaya çıkarabilecekti.
Diğer taraftan, kurum içerisinde, denetim fonksiyonu için yetki ve sorumluluk alan yöneticiler, verdikleri sinyallerin diğer yöneticilerin davranışları üzerindeki etkinliğini gördükçe, bu gücün daha da somutlaşması, olgusal bir çerçevede sistematikleşmesi için kazanımlar elde etmeyi tercih ettiler. Bu ilk zamanlar bir yol ayrımı değildi elbette, ancak zaman içinde ortaya çıkan yapı, bu tercihi "yöneticilik" ya da "denetçilik" arasında bir tercihe, bir yol ayrımına dönüştürdü. Günümüzde ise “denetçilik”, yol ayrımının da ötesinde bir kariyer tercihi olarak yönetici adaylarının önünde durmakta, daha yolun başında karar verilmesini gerektirecek kadar somut bir yapıya kavuşmaktadır.
Her iki açıdan da bakıldığında bu ayrışma daha çok doğal bir süreç olarak görülebilmektedir. Denetim ve yönetim fonksiyonlarının sorumlularının bu ayrışma sürecini gözardı etmeksizin kendi faaliyet alanlarını ve yetkilerini belirlemeleri ve kabullenmeleri, organizasyonların geleceği adına büyük öneme sahiptir. Kurumun menfaatleri açısından, yönetim ve denetim fonksiyonları arsındaki koordinasyonun önemi bu ilişkinin ortaya konulmasıyla çok daha iyi anlaşılabilmektedir.
Bir kavram için çok kısa sayılacak bir sure once birbirinden ayrışmaya başlayan bu iki kavramın, bir kısım karışıklıklara, yanlış anlamalara, farklı cevaplar verilebilen soruların ortaya çıkmasına neden olmaları da elbetteki muhtemeldir. Örnek olarak şu sorular ilk etapta düşünülebilir; Denetim hangi yönetim kademesine karşı sorumlu olacaktır? Yönetimin risk alma kararları hangi düzeyde denetime tabi olacaktır? Yöneticilerin kısa dönem performans hedefleri için denetim bir engel midir? Denetim faaliyetlerini kim denetleyecektir? Denetim raporlarının yönetim tarafından gereği kadar dikkate alınması nasıl sağlanacaktır?
Aynı organizasyon içinde yer alıyor olmanın ötesinde, aynı fonksiyonel kökten türemiş olmaları bu iki fonksiyonu yerine getirenlerin hiç unutmamaları gereken bir belirleyicidir. Bunlar, amaç ve hedefleri belki de bir organizasyon içinde en fazla örtüşebilen yapılardır. Ayrıca, yönetimin, bir yol gösterici, işaret, özet bilgi, uyarıcı ve güvence olarak yararlanabileceği, denetim bulgularına olan doğrudan ihtiyacı kadar, denetimin de kendi faaliyetlerini doğru ve etkin bir biçimde planlayabilmek için yönetimin hedef, strateji, düşünce ve değerlendirmelerine ve yine hiyerarşik olarak yönetimin desteklerine, diğer hiçbir organizasyon üyesinin olmadığı kadar ihtiyacı vardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder