27 Eylül 2016 Salı

TÜRK DENETİM SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ

Kıta Avrupası hukuk sisteminin temel denetim kavramları olan "teftiş" ve "kontrol" kavramları üzerine kurulmuş Türk kamu denetim sistemi, 2000'li yılların başından itibaren Anglo-Sakson denetim sisteminin "iç denetim" ve "dış denetim" kavramlarına göre yeniden şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
Ancak ülkemizde Anglo-Sakson sistem esas alınarak yapılan değerlendirmelerde, bu sistemin uluslararası uygulamasında son dönemde yaşanan değişimler dikkatten kaçmaktadır. Çalışmalar yalnızca "yönetici sorumluluğu" ilkesine dayalı iç denetim alanı üzerinde yoğunlaşırken, dış denetim alanında Anglo-Sakson sistemin Kıta Avrupası sisteminden aldığı teftiş kurulları (office of inspector general) uygulamalarındaki gelişmeler üzerinde durulmamaktadır. Halbuki, son dönemlerde Anglo-Sakson denetim sistemine sahip ülkelerde dahi Kıta Avrupası kökenli teftiş kurulları kamusal denetimde yükselen değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Teftiş kurulları uygulaması, Anglo-Sakson sistemin öncüsü Amerika Birleşik Devletleri'nde 1978 yılında yasal düzenlemelerle kurulup sürekli güçlendirilirken, aynı sistemin diğer önemli uygulayıcısı İngiltere'de önceleri zayıf bir yapı olarak var olan teftiş kurullarına daha sonra yenileri eklenmiş ve 2002 yılından itibaren de önemli görev ve yetkiler verilmeye başlanmıştır.
Anglo-Sakson denetim sisteminde sınıflandırma iç denetim ve dış denetim olarak ikiye ayrılmakta olup, dış denetim de kendi içinde kamusal denetim ve bağımsız özel dış denetim olarak ayrılmaktadır. Bağımsız dış denetim özel şirketler tarafından ücret karşılığı yapılan denetim iken, kamusal dış denetim teftiş kurulları tarafından yapılan denetimler ve Sayıştay denetimlerinden oluşmaktadır.

Kavramsal açıdan kısaca; "iç denetim ya da iç kontrol" risk yönetiminin ve yönetimin kontrol sisteminin yöneticiler adına denetlenmesi iken, "dış denetim ya da teftiş" iç denetim ve kontrol sistemi dahil olmak üzere, kamu hizmetini "yerine getirenlerden" bağımsız olarak, bakanlara, Meclise(ABD'de Senato) ve kamuoyuna, kamu hizmetlerinin hukuka uygun olarak yerine getirildiği güvencesini sağlayan, hizmetlerin geliştirilmesini ve etkinliğinin arttırılmasını amaçlayan, vardığı sonuçları güvence sağladığı mercilere raporlayan bir faaliyettir.

Türkiye'de son dönemde denetim alanında ortaya çıkan kavram kargaşasının temelinde, Kıta Avrupası modeline göre kurulmuş olan denetim sistemimize (teftiş / kontrol, müfettiş / kontrolör), Anglo-Sakson modelin unsurlarının (dış denetim / iç denetim, dış denetçi / iç denetçi) eklemlenmeye çalışılması yatmaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Anglo-Sakson denetim sisteminden kamu denetim sistemine aktarılmaya çalışılan "iç denetim" ve "dış denetim" olguları, kavram olarak değilse de fonksiyon itibariyle Türk denetim sisteminde (farklı isim ve şekilde) önceden var olan yapılardır. Kamusal denetimde, Anglo-Sakson sistemdeki "iç denetim/iç denetçi" ve "dış denetim/dış denetçi" kavramlarının, Kıta Avrupası ve Türk denetim sistemindeki karşılığı "kontrol/kontrolör" ve "teftiş/müfettiş" terimleri olmaktadır. Sayıştay her iki denetim siteminde de ayrı bir dış denetim birimi olarak var olagelmiştir.

Ancak, Türkiye'de iç denetim ve dış denetim alanlarının yeniden düzenlenmesi sürecine ilişkin tartışmalar, genel olarak, bu günkü Anglo-Sakson denetim sistemi de dahil olmak üzere, dış denetim alanındaki uluslararası uygulamaların son haliyle örtüşmeyen, kamusal denetim alanının yalnızca Sayıştay'dan oluştuğu gibi eksik bir varsayımdan hareketle sürdürülmektedir.

Kamusal denetim sistemimizin gözden geçirilmesi sürecinde zaman zaman dile getirilen "Teftiş kurullarının yalnızca soruşturma birimleri haline getirilmesi" modelinin olumsuz sonuçları, ABD Tarım Bakanlığı Genel Müfettişlik Ofisinin 1974 yılında kaldırılması örneğinde açıkça görülmüştür. ABD'nin ilk bakanlık teftiş kurulu olan Tarım Bakanlığı Teftiş Genel Müfettişlik Ofisi 1974 yılında kapatılarak, denetimle ilgili görevler "audit" (denetim) ve "investigation" (soruşturma) birimleri olarak yönetime bağlı iki ayrı birime bırakılmıştır. Bu ayrıştırma sonrasında Bakanlık programlarında ortaya çıkan önemli yolsuzluk ve usulsüzlükler ABD Kongresi tarafından ayrıntılı olarak soruşturulmuş, ardından "Genel Müfettişlik Ofislerinin idari işlemlerle değil yasal düzenlenlemelerle kurulması gerektiği" sonucuna ulaşılarak, 1978 Genel Müfettişlik Yasasının önünü açacak olan 1976 Sağlık, Eğitim ve Refah Bakanlığı Genel Müfettişlik Ofisi Yasası çıkarılmıştır.

Denetim alanındaki son uluslararası gelişmeler, iç denetim ve özel dış denetim temelli Anglo-Sakson denetim sisteminde ciddi zaafiyetler bulunduğunu göstermiştir.

2000'li yılların başında Anglo-Sakson sistemin öncüsü ABD'de başta Enron-Arthur Andersen denetim skandalı olmak üzere; Worldcom, Tyco, Adelphia ve Xerox gibi firmalarda ortaya çıkan yolsuzluk ve usulsüzlükler, özel şirketler tarafından yapılan ve "bağımsız dış denetim" olarak adlandırılan dış denetimin sorgulanmasına ve Sarbannes-Oxley Yasası ile denetim alanının katı kurallara bağlanmasına neden olmuştur.

2008 yılında yine ABD'de AIG, Freddie Mac, Fannie Mae, Lehman Brothers ve Bearn Stearns şirketlerinde ortaya çıkan skandallar ise "iç denetim sisteminin etkin olarak çalışmadığı, yolsuzluk ve usulsüzlükleri belirlemede ve engellemede yetersiz olduğu sonucunu ortaya çıkarmış" ve Anglo-Sakson denetim sisteminde dikkatler bu kez "yönetimin sorumluluğu" olarak adlandırılan, "yöneticilere organik olarak bağlı fakat fonksiyonel olarak bağımsız iç denetim sistemi"nin üzerinde yoğunlaşmış ve bu sistemin sorgulanmasını gündeme getirmiştir.

Bütün bu gelişmelerden sonra, teftiş ve kontrol temelli Kıta Avrupası denetim sistemi ve bu sistemin temel unsuru olan teftiş kurullarına dayalı denetim uygulamaları uluslar arası alanda yükselen değer olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim, ABD'de 14 Ekim 2008 tarihinde Kongrede onaylanan 1978 Genel Müfettişlik Yasasını değiştiren Kanunla, kamusal denetim birimleri olan Genel Müfettişlik Ofisleri daha da güçlendirilmiştir.[1]

Avrupa Birliğinde yaşanan gelişmelere bakıldığında ise, denetim alanında "merkez ülkeler" ile "yeni üye ve aday ülkeler" olmak üzere ikili bir yapılanmanın ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, merkez ülkeler mevcut denetim yapılarını aynen ya da minimum değişikliklerle korurken, yeni üye ve aday ülkelerden Anglo-Sakson sistemin iç denetim-dış denetim tanımına uygun bir yapı oluşturmaları istenmektedir. Fransa'daki kamu mali yönetim ve denetim sistemi, Türkiye'nin 2006 yılına kadar uygulamakta olduğu 1050 sayılı Kanuna uygun yapısını sürdürürken, bu sistemde "reform" olarak nitelendirilen yeni düzenlemeler üç temel konu üzerinde odaklanmıştır:

1-Harcama öncesi kontrolün Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen asgari tutarların üstündeki rakamlar için geçerli olması,

2-Performans denetimi alanında on beş bakanlık müfettişinden oluşan denetim komitesinin kurulması,

3-Performans denetimlerinin ilgili bakanlık ve Maliye Bakanlığı müfettişlerinden oluşan komisyonlar tarafından yerine getirilmesi.

Türk denetim sisteminde bakanların Anayasal (madde 112) ve yasal (3046 sayılı Kanun madde 21, bakanlıkların teşkilat kanunlarının bakan maddesi-178 sayılı KHK madde 5, 5018 sayılı Kanun madde 10) sorumluluklarının gereği olarak sahip oldukları denetim yetkileri, 3046 sayılı kanunun 23'üncü maddesine ve bakanlıkların teşkilat kanunlarına (178 sayılı KHK madde 20) göre, bakan adına teşkilatın bütün iş, işlem ve faaliyetlerini denetlemekle görevli olan bakanlık teftiş kurulları tarafından yerine getirilir. Bakanlık müfettişleri yasal konumlarının gereği olarak bakanın emri ve onayı üzerine görevlendirilirler ve bakan tarafından verilen görevleri yaparlar. Bakanlıklarda bakanların sorumlulukları dışında kalan bir alan bulunmadığı için de, doğal olarak bakan tarafından görevlendirilecek müfettişlerin görev ve yetki alanı bütün bakanlığı ve bakanlığın tüm işlemlerini kapsar.

Bu nedenle, bakana bağlı üst yöneticilerin 5018 sayılı KMYKK'nun 11'inci maddesi uyarınca mali mevzuattan kaynaklanan sorumluluklarının gereği olarak onun adına mali alanda denetim yapmakla görevli ve yetkili olan "mali iç denetçiler" ile bakanlık müfettişlerinin görev ve yetki alanlarının örtüşmesi doğaldır. Çünkü, hukuk sistemimizde bakanlar ve üst yöneticilerin her ikisi ayrı ayrı sorumlu tutulmuş olup, sorumlulukları devam ettiği müddetçe, bu sorumluluğun gereğini yerine getirebilmelerini mümkün kılan denetim araçlarından vazgeçmelerinin istenmesi, denetim alanında başka makamlara bağımlı olmaları ve emri altındakilerin iş ve işlemlerini layıkıyla izleyememeleri sonucunu doğuracaktır.

Ayrıca, bütün denetim sistemlerinde var olan bu tür görev ve yetki örtüşmeleri, denetlenen iş veya işlem bazında bir çatışma yaşanacağı (aynı işlem üzerinde birden fazla denetim biriminin aynı anda ve aynı nitelikte denetim görevi ifa edeceği) olduğu anlamına gelmemektedir. Kaldı ki, niteliği dolayısıyla bakanlık teftiş kurulları tarafından yapılan denetimler, diğer denetim birimleri tarafından yapılan denetimlerin daha sağlıklı ve güvenilir olarak gerçekleştirlmesini sağlayan "denetleyenlerin denetlenmesi" (quis custodiet ipsos custodes) kapsamında mütalaa edilmesi gereken faaliyetlerdir.

Özetle, Türkiye'de denetim alanında ortaya çıkan "kavram kargaşası"nın sebebinin, büyük ölçüde, ülkemizde mevcut Kıta Avrupası denetim sistemi üzerine Anglo-Sakson denetim sisteminin bazı kurumlarının yerleştirilmeye çalışılması olduğu söylenebilir. Ancak, bu iki temel uluslar arası denetim modelinin her ikisinin de bugün geldiği ortak nokta, bir modelin uygulayıcısının diğerinin ana unsurlarını da içerdiği karma bir denetim yapısına sahip olduklarını göstermektedir.

Denetim sistemimizde bir dizi değişikliklerden sonra gelinen nokta da, uluslar arası alandaki bu gelişmelere paralel bir yapı arz etmektedir: Siyasi sorumlu bakanların sorumluluklarının gereğini yerine getirebilme araçları ve talimat verdiği idari işlemlerle idarenin durumunu idare dışından görebilmesine imkan sağlayan dış denetim birimleri olarak bakanlık teftiş kurulları (müfettişler) ile üst idari amirlerin yönetsel sorumlulukları gereği onlar adına denetim yapan mali iç denetim birimleri (iç denetçiler) ve idarenin ana hizmet birimleri olan genel müdürlüklerde fonksiyon bazında asıl sorumlu olan genel müdürler adına denetim yapan diğer iç denetim birimleri (kontrolörler), denetim sistemimizin birbirini ikame eden değil tamamlayan unsurlarıdır.
{jcomments on}1."2008 Genel Müfettişlik Yasası", Genel Müfettişlerin bağımsızlığını artırmak, Genel Müfettişler Etik ve Etkinlik Konseyi kurmak ve diğer amaçlarla 1978 Genel Müfettişlik Yasasını değiştirmektedir. Genel Müfettişler politik görüşlerinden bağımsız olarak ve yalnızca denetim, muhasebe, mali analiz, hukuk, yönetim analizi, kamu yönetimi ya da soruşturma alanlarında gösterdikleri yeterliliklerine göre göreve atanırlar. Genel Müfettişler görevden alınırken ya da başka bir göreve atanırken ABD Başkanı bunun gerekçesini en az bir ay önce Kongre'nin her iki kanadına (Senato ve Temsilciler Meclisi'ne) yazılı olarak bildirmek durumdadır. Görevden alma ya da başka bir göreve atama açık hukuki gerekçelere dayanmak zorundadır. Aynı şekilde federal kurumların başkanları tarafından atanan Genel Müfettişlerin görevden alınması da aynı işleme tabidir. Genel Müfettişlerin maaşları bakanlık müsteşarlarının yer aldığı III. Düzey Yönetici Maaş Planına göre belirlenmekte olup, Genel Müfettişler performans ödemeleri dışında başka herhangi bir gelir elde edemezler. Genel Müfettişler kendilerine hizmet alanlarında doğrudan hukuki konularda danışmanlık yapacak kişileri atayabilirler. Genel Müfettişler federal programlardaki usulsüzlük ve sahtecilik işlemlerini yapanlara idari para cezası verebilir ve dava açabilirler. Kongreye faaliyetleriyle ilgili altı aylık rapor verirler. Genel Müfettişler talep ettikleri toplam fon tutarını ve bunlar içinde eğitim için istenilen fon tutarlarını her yıl bütçe tahminiyle Kongreye sunarlar. 1981 yılında kurulmuş olan Genel Müfettişler Etik ve Etkinlik Konseyi kamu kurumlarında etik, ekonomiklik ve etkinlik sağlamak amacıyla, politika ve planlarla Genel Müfettişlik Ofislerinde çalışanların mesleki gelişmelerini artırmakla görevlidir. Konsey en geç altı ayda bir toplanır, federal programları devamlı izleyerek zayıf ve riskli alanları belirler, sahtecilik, yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili olarak alınan önlemleri değerlendirir. Federal programlarda etkinlik ve verimliliği sağlamak için denetim, teftiş, değerlendirme ve soruşturma faaliyetlerinin kurumsal ya da birim bazında düzenlenmesine ilişkin politikalarla katkıda bulunur. Konsey Başkanı her yılın Aralık ayı sonu itibariyle yıllık faaliyet raporunu düzenler, Kongre ve ABD Başkanına sunar; ayrıca Konsey Başkanı tarafından uygun görülen diğer raporlar yıl içinde Kongreye bildirilir, http://www.ignet.gov/pande/leg/pl110-409.htm (12.02.2009).

Kaynak: www.mtk.gov.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder